Verilere Dayalı Terapi ile Ruh Sağlığı Tedavileri Değişiyor

“Şimdi bulunduğumuz odaya dönelim” cümlesi, terapi görenlerin onlarca yıldır sık sık duyduğu klasik bir cümle. Geleceğin ruh sağlığı tedavisinde ise bu “oda” dijital olabilir.

Metin üzerinden terapi ve sanal klinisyenler gittikçe daha çok yaygınlaşıyor ve kolay erişilebilen yeni yollarla tedavi sunuyor. Bu inovasyonların arkasında ruh sağlığı tedavisinin yürütülme şeklini dönüştüren büyük veri kümeleri var. Bu yazıda ruh sağlığı uzmanları, veriye dayalı bu terapi türünün daha erişilebilir olması, sorumlu bir şekilde yapılması ve daha başarılı sonuçlar sunması konularını ele alıyor.

Bilişsel Davranışçı Terapi 2.0

Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) ilk olarak 1960’larda geliştirildi ve günümüzde kaygı bozukluğu (anksiyete) ve depresyon gibi çeşitli zihinsel sorunların tedavisinde yaygın olarak kullanılıyor.

BDT becerileri temel alan bir tedavi yaklaşımıdır ve genellikle altı ile sekiz haftalık bir süreçte tamamlanır. Bu seanslarda terapistler, hastanın rahatsızlığını tetikleyen kaynakları belirleyerek düşünce veya davranışlarını yeniden yapılandırmak için yararlanabilecekleri araçlar sunar.

BDT en yaygın kullanılan tedavi türlerinden biri olsa da uygulamaya bakıldığında hastaların ancak yarısının tamamen iyileşebildiği görülüyor. İngiltere’deki York Üniversitesi tarafından yapılan güncel bir araştırmaya göre bu terapiye katılanların yarısından çoğu 12 ay içinde yeniden tekrar aynı sıkıntıları yaşamaya başlıyor. Depresyon tedavisinde Bilişsel Davranışçı Terapi kullanımı ile danışmanlığı kıyaslayan başka bir araştırmadaysa tedavi türünden bağımsız olarak tüm hastaların yarısı kayda değer bir ilerleme göstermedi.

Everything Is Going to Be OK” (Her Şey Yoluna Girecek) kitabının yazarı Ashley Womble, “Genel anlamda ruh sağlığı tedavisinin verimliliğini ölçmek için pek de iyi bir sisteme sahip değiliz,” dedi. “Tıbbi müdahalelerin aksine terapinin başarısını ölçecek kan testi gibi somut yöntemler yok.”

Veriler tam da burada devreye giriyor.

“Veriler sayesinde bağımsız terapistlerin %80 iyileştirme oranına ulaşabildiğini keşfettik.”

Ieso Kıdemli Başkan Yardımcısı Valentın Tablan;

“Ieso Digital Health, güvenli bir sanal terapi odasında terapistle hasta arasında geçen metin tabanlı çevrimiçi konuşmalar yoluyla Bilişsel Davranışçı Terapi sunan bir platformdur. BetterHelp ve TalkSpace gibi bazı diğer şirketler de metin üzerinden terapi olarak bilinen bu tedavi türünü sağlamaktadır. 2018 sonunda Ieso 30.000 hastayı tedavi etmiş ve 180.000 saatlik terapi gerçekleştirmiştir. Metin konuşmalarındaki anonim verileri kullanan şirket, hastalarının iyileşme oranını artırmayı başarabilmiştir.” diye açıkladı.

Ieso’da Yapay Zeka biriminden sorumlu Kıdemli Başkan Yardımcısı Valentin Tablan, “Veriler sayesinde bağımsız terapistlerin %80 iyileştirme oranına ulaşabildiğini keşfettik,” şeklinde konuştu.

Ieso, terapi seanslarında konuşulan farklı fikirleri saptayabilen bir derin öğrenme modeli oluşturdu. Şirket, bu modeli 90.000 saat boyunca terapilerde kullanarak bir terapistin seans sırasında sağladığı belirli içeriklerle hastanın semptomlarındaki ilerleme arasında bir ilişki kurabildi.

Ieso’nun veri analizine göre örneğin terapisti tarafından hastaya farkındalık egzersizleri gibi ödevler verildiğinde veya konuşulacak konular terapist ile hasta tarafından birlikte belirlediğinde, iyileşme oranlarının artma eğiliminde olduğu görüldü. “Hastanın kendi tedavisine dahil olması gerekiyor,” diyen Tablan, “Artık elimizde hastaların iyileşmesine gerçekten yardımcı olan, veriye dayalı bir model var,” diye ekledi.

Herkes için Terapi

Veriye dayalı terapi, hastaların iyileşme oranlarını yükseltmekle kalmayıp tedaviye erişilebilirliği de artırabilir.

“Teknoloji, ruh sağlığını herkes tarafından erişilebilir hale getirerek eşitlik sağlıyor,” şeklinde açıklama yapan Womble sözlerine devam ederek “45 dakikalık bir görüşme için haftalar öncesinden randevu alıp terapistin ofisine kadar gitmek zorunda olduğumuz eski terapi yöntemleri herkesin işine yaramıyor,” dedi.

Güney California Üniversitesi Yaratıcı Teknolojiler Enstitüsü’nde araştırmacılar, terapinin erişilebilirliğini artırmanın yolu olarak sanal terapi üzerinde çalışıyor. Enstitünün medikal sanal gerçeklik direktörü Dr. Skip Rizzo ve araştırma görevlisi yardımcı doçent Gale Lucas, Ellie adlı bir “sanal terapist” geliştirdi.

Lucas, “İnsanlar sıkıntılarını başka bir insan yerine Ellie ile paylaşmayı tercih ediyor. Gerçek bir terapist yerine sanal terapistle konuştuklarında daha fazla şey anlatabiliyorlar,” şeklinde konuştu.

Ellie, davranışsal göstergeleri yorumlayarak gazilerin PTSD (travma sonrası stres bozukluğu) veya depresyon riski taşıyıp taşımadığını saptamak için tasarlandı. Test edilmesi için ABD’nin Gazi İşleri Bakanlığı’nda kullanıldı. Lucas sözlerine devam ederek “Sistem yalnızca karşısındakini dinlemiyor, onun davranışlarını ölçüyor ve PTSD yaşama olasılığını tahmin ediyor,” dedi.

Ellie “gerçek” bir terapist olmasa da hastaların büyük bir kısmı ona olumlu yaklaşıyor çünkü o bir teknoloji ürünü. Rizzo, “İnsanlar makinenin yanında daha rahat hissediyor. Çünkü makinenin onları yargılamayacağını biliyorlar,” diyerek durumu özetledi.

Ruh Sağlığında Yeni Teknolojiler

Bağlı cihazların gitgide yaygınlaşmasıyla ruh sağlığı uzmanları verilerin tedavide daha da büyük bir rol oynayacağını düşünüyor. Rizzo, “Terapi şekli değiştikçe büyük veri analizi ve yapay zeka teknolojisinin daha çok etkisini görebileceğiz,” şeklinde konuştu.

Rizzo’nun açıklamasına göre bir klinisyenin terapi bağlamında analiz edebildiği yalnızca üç veri noktası var: hastanın kendi anlattıkları, psikolojisi ve klinik ortamda gözlemlenebilir davranışları.

Lucas bu veri noktalarının fiziksel ortamda oluşturacağı zorlukların altını çizdi. “Terapiste kendinizi anlatırken rahat hissetmeyebilirsiniz. Arada bir bariyer vardır ve terapistin yaşamınıza dair bilgisi haftada bir öğrenebildikleriyle sınırlıdır.”

Verilere dayalı terapide sonraki aşama, hastanın sağlık verilerinin iki seans arasında, gerçek dünyadayken ölçülmesi olacaktır. Ruh sağlığı uzmanları örneğin sağlık verilerini toplayıp depolayan mevcut giyilebilir teknolojileri kullanarak bir kişinin sağlığındaki risk faktörlerini belirleyebilir.

Lucas, “Giyilebilir cihazları rahatça kullanabildiğimiz sürece sürekli izleme için pek çok fırsat var. Bir kişinin yüz ifadesinden, ses tonundan, ne kadar egzersiz yaptığından veri çıkarabilirsek bunları travma sonrası stres bozukluğu ve depresyon tahmin unsurlarını incelemeye yönelik zengin büyük veriler olarak kullanabiliriz,” şeklinde konuştu.

Veri analizi tüm bilim dünyasında köklü değişiklikler getiriyor. Bu değişim ruh sağlığı tedavisine etki etmeye başladıkça tedaviye en çok ihtiyaç duyanlar için daha kolay erişim sağlanabilecek. Tablan, “Verilere bakarak terapiyi [öncesine kıyasla] çok daha iyi bir şekilde anlayabiliriz” diyerek sözlerini sonlandırdı.

About the Author: Dell Technologies