Yazılım Tabanlı Ağlar: Şirketinizin Ağ Altyapısı Yeni Beceriler Peşinde

Her başı sıkıştığında hız artırımına giden geleneksel ağ sistemlerine alternatif olarak ortaya çıkan Yazılım Tabanlı Ağ kavramı, değişen koşullara hızla uyum sağlamak isteyen kurumların önüne yeni kapılar açıyor.

Can Küçük

Bilgi teknolojileri dünyasında ağ dünyası kendimizi ifade etmenin en zor olduğu dünyaların başında geliyor. Elinizde bir istemci makinesi veya sunucu varsa işiniz nispeten kolay. Çünkü bunların üzerinde konuşacak çok şey var. Hızını anlatırsınız, performansından dem vurursunuz, şöyle genişleme olanakları var ekranı da böyle güzel dersiniz. Hatta bırakın üzerinde konuşmayı, bu cihazlar müşterinin karşısına koyduğunuz andan itibaren zaten tasarımlarıyla kendi başlarına iletişim kurmaya başlıyorlar.

Oysa bizim makineler öyle mi? Üzerinde konuya uzak olanların hakkında herhangi bir fikir yürütemeyeceği birkaç düzine bağlantı yuvası olan, sunucu ve istemci cihazlarının albenisinden uzak, biçimsiz, pahalı kutularla çalışıyoruz. Üstelik görünüşlerinin çekici olmaması bir yana bunların dilinden anlamak da zor. Çoğunun yapılandırması hala DOS işletim sistemi ekranlarına benzeyen bir terminal  üzerinden komut satırları aracılığıyla gerçekleştiriliyor. Cihazla makine diliyle konuşuyoruz, sonra dönüp ne yaptığımızı ve neden yaptığımızı insan diline çevirip CIO’lara ve CTO’lara anlatıyoruz.

Yaptığımız iş ve kullandığımız cihazlar albeniden uzak, üstüne bir de sayımız az olunca, ben durumumuzu Kelaynak kuşlarına benzetiyorum.

Sistemler arası bilgi akışını düzenleyen, bilgi otobanlarını kurgulayarak yöneten bizlerin önceliği de doğal olarak diğerlerinden daha farklı. Örneğin sunucu tarafına gittiğinizde temel ihtiyacın kapasite ve performans üzerine yoğunlaştığını görürsünüz. Biz ise sadece hıza değil, hatasız ve verimli çalışmaya öncelik veriyoruz. Bunun için de başta insan odaklı operasyonlar olmak üzere tüm parametreleri kontrol altında tutabilecek çözümler ortaya koymaya yöneliyoruz.

Bir örnek vereyim, yollarda trafik kazalarının nedenlerini ortaya koyan bir araştırma yapmışlar. Kazaların sadece yüzde 3’ünün mekanik problemlerden kaynaklandığı, geri kalan yüzde 97’sinin sürücü hatası olduğu ortaya çıkmış. Böyle bir dünyada hız sınırını artırmak, yolu genişletmek çözüm olmuyor. Siz ne kadar uğraşırsanız uğraşın, biri yine bomboş otobanda o arabayı yoldan çıkarmayı başarıyor.

İşte bu yüzden Dell Technologies olarak biz önceliğimizi binlerce satır kodla yönetilen geleneksel veri aktarım sistemlerini, kendi kendini yönetebilen ve optimize edebilen otonom sistemlere dönüştürmek olarak belirledik. Zaten eski teknolojilerde ısrar etmenin, tutucu olmanın verimlilik adına hiçbir şey getirmeyeceği çok aşikar. Hep beraber öğrenmeye, yeni sonuçlar elde etmeye hazır ve konsantre olmalıyız. Tutucu bir şekilde sadece eski yöntemlerde ısrar etmek gelişen teknolojide sadece yerimizde saymaya değil geride kalmaya da sebep olacaktır. Bu bağlamda eldeki kapasiteyi en verimli şekilde kullanabilecek çözümlere yöneldik.

Son dönemde yaşadığımız küresel salgın, bu düşünce biçiminin ne kadar yerinde olduğunu görmemizi sağladı. Örneğin bir çalışanın şirkette çalışırken sistemlere doğrudan 1 Gigabit erişimi olduğunu düşünün. Bu çalışanı evine gönderiyorsunuz, evde 20 megabit internet bağlantısı üzerinden aynı performansla çalışabilmeyi istiyor. İnternet servis sağlayıcına başvur hız artırsın demek çözüm değil, zaten bu her koşulda mümkün olamıyor. Hiçbir şirket de salgın oldu yatırımlarımızı 10’a katlayalım demiyor. Aksine herkes mevcut olanı en iyi şekilde kullanmak, mümkünse tasarruf etmek istiyor.

Böyle bir durumla baş edebilmek için bilgi otobanlarınızı düzgün tutmanız lazım. Sol şeridi kapatan flaşör manyaklarına, sağda bekleme yapanlara, gereksiz makas atanlara müdahale edip şeritlerin akışını bir düzene koymanız gerekiyor ki herkes işine düzgün devam edebilsin. Otonom araçların test sürüşlerinde görmüşsünüzdür. Bir düzine araç ışıksız kavşakta bile hızını kesmeden diğerlerinin aralarında bıraktığı boşluklardan geçerek yoluna devam eder.

Veri merkezlerinin ağ altyapılarını da benzer bir düzende kurgulamak gerekiyor. Veri paketini hangi hedef konuma hangi rota üzerinden göndereceğiz? Eğer bir yerde hata olursa, örneğin arada bir cihaz arızalanırsa alternatif rotayı nasıl belirleyeceğiz?

İşte sunduğumuz ağ cihazlarındaki tüm bu süreçleri artık insanlar yerine yapay zekaya dayalı otomasyon sistemleri üstleniyor. Böylece hem çok daha hızlı kararlar verebiliyor hem de çok daha az hata yapıyor. Koşulları sürekli denetimde tutuyor, analiz ediyor, herhangi bir darboğaz veya optimizasyon fırsatı keşfettiği anda ona göre kuralları değiştiriyor. Elimizdeki mevcut imkanların çok daha doğru kullanılmasına imkan sağlıyor.

Bu yaklaşım, her başı sıkıştığında hız artırımına giden geleneksel ağ sistemlerine alternatif olarak ortaya çıkan “Yazılım Tabanlı Ağ Sistemleri” kavramının temelini oluşturuyor.

Bir sonraki yazımda Dell Technologies olarak bunu nasıl yaptığımızın ayrıntılarına değineceğim.

About the Author: Dell Technologies